Yaşamımıza bakınca görüyorum, en çok olumsuz düşüncelerle
karşılaşmışız; kaybetmeyi, şanssız olmayı, başarısızlığı, yoksulluğu hep en
önce düşünmüşüz. Olumlu düşününce Pollyannacılık oynama, diye alaycı sözlerle
karşılaşmışız. Para hep namussuzda, hırsızda olmuş, izlediğimiz filmlerde hep
mazlumları görüp onlarla özdeşleşmişiz. Bize bu olumsuzluklar seçeneği bize
dayatılırken bu siyaseti güdenler hep rahatı ve zenginliği seçmiş. Biz olumsuz
düşüncelerle beslenirken inatçı olmayı, nefreti, öfkeyi içimizde büyüttükçe
büyütmüşüz. İçimizde büyüyen olumsuz duygular bedenlerimizde hastalıklar olarak
yanımıza kâr değil, koca bir zarar olmuş.
Yaşamımıza bakınca görüyorum, tembelliğimizi başkalarını
suçlayarak gizlemiş durmuşuz. Karşı çıktığımız her şeyin kendimizde olduğunu görmek
istememişiz, bize yararı olanı düşman bellemişiz. Hızır’ına düşman bir
psikolojiyle seçeneklerini ve fırsatlarını göremeyen sözde gözü açık, cingöz
“kör”lere dönüşmüşüz. İçimizdeki iyileşmek istemeyen yanlar yine bizleri
yenmiş.
Yaşamımıza bakınca görüyorum ne kadar büyük konuşmuşsak o
kadar tükürdüğümüzü yalamışız. Boşuna büyük konuşma dememişler, biz konuştukça
yaşamın sihirli gücü bizi o konuda sınamış. Yapmayacağım dediğimizi yaptırmış,
gitmeyeceğim dediğimize göndermiş. Yaşamın bu gizli yasasının olaylar dili
olmuş ama biz anlamamak için her şeyi yapmışız. Doğa kadar yalın doğa kadar
akıllı olmayı, direnmek yerine teslim olmayı bir türlü anlamamışız. Zihinde
kalıp koca bir burunla, domuz inadıyla yaşama, evrene direnç oluşturmuşuz.
Evrensel yasaları kafamıza çarpa çarpa sokmuşlar, evrenin o büyük zekasına
yeryüzünün en zeki varlığından zekice bir yanıt topluca verilememiş gitmiş.
Yaşamımıza bakınca görüyorum, karşıma çıkan her şey, her
insan bizim bir aynamızmış. Gerçekte bizden dışarısı diye bir şey hiç yokmuş.
Bize kızan bizmiş, nefret ettiklerimiz de biz kendimiz… İnsan kendisine nasıl
davranılacağını öğretirmiş karşısındakilere. Halk ozanının “yalan dünya” dediği
şey, bizim yansımamız olanmış. Biz daha temel yaşantımızı oluşturamamışız, tüm
enerjimizi oraya buraya saçıp durmuşuz.
Yaşamımıza bakınca görüyorum, her zaman önceki yaşadıklarım
sonraki yaşantılarımın hazırlayıcısı olmuş. Yaşamın yönlendirdiği her alan,
görev, iş, her sıcak çatışma, acılar bir hazırlık eğitimi yerine geçmiş.
Yaşadıklarımızın temasıyla gelecekteki temaların aynı olduğunu fark ediyorum
artık. Tıpkı çocukluk oyunlarımızın gerçek yaşamın bir provası olması gibi,
şimdi yaşadıklarımız geleceğin daha ayrıntılı işleri içinmiş.