6 Ekim 2008 Pazartesi

YAZAR, YAPIT, OKUYUCU

Sanat Terimi Olarak Yazar Yapıt Okuyucu

Sanat sözcüğü, Arapça “su’n” kökünden türetilmiş, “yapma-oluşturma” anlamında bir sözcüktür. Bu kökü, “suni” (yapay) sözcüğünde kullanmaktayız. Sözcüğün çağrışım alanına baktığımızda doğada olmayan insan eliyle yaratılmış anlamlarını düşündürdüğünü söyleyebiliriz.

İnsanlık; dili, yazıyı, yazıyla ilgili sanatları geliştirip kültürünü yaratmış ve kalıcılaştırmıştır. Böylece türde aşılan ölümü, bir anlamda bireyde de aşmıştır. Büyük kültürler büyük edebiyatlar oluşturmuş ve çevresindeki toplumları da etkilemeyi başarmışlardır. Hint, Fars, Grek, Fransız kültürleri dünyayı düşünce olarak biçimlendirenler arasında en büyükler arasındadır.

Büyük kültürler, büyük yazar ve yapıtlarla kişisel gelişimimize etkili olmayı sürdürüyor. Kimi büyük yazarlar kendi yaptıkları bu sanat olayını kavramsal olarak sorgulamayı da elden bırakmıyor. Yapıt, yazar ve okuyucu kavramlarını anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyor.

Yazar kavramı üzerine düşünelim ilkin. Toplumdaki öteki yaratıcılardan farklı olarak neyi, nasıl yaptığına bakalım. Yazar üzerine düşündüğümüzde aşağıdaki verilere ulaşabiliriz:

· Dış dünyayı iç dünyasından geçirerek yansıtır.

· Yazınsal türleri (öykü, roman, şiir) kullanır.

· Sanatçılar ustalaşıncaya kadar belli aşamalardan geçer.

· İlkin kendisine bir usta seçip ona öykünür (taklit eder).

· Sonra ustası dışında yeni ustalara yönelir. Bu aşamada eleştirmen ona yol gösterir. Kendi çizgisini bulmasını sağlar.

· Daha sonraları kendi öz biçimini yaratıp farklılığa ulaşır. Artık özgün bir sanatçıdır.

· Her yazarın söyleyecek bir sözü vardır.

· Söyleyeceğini yapıtının iletisi (mesajı) olarak sunar.

· Yazar düşünce ve duygularını okuyucuları etkileyerek duyurur.

· Duygu ve düşünceleriyle ilgili konu ayrıntıları toplar.

· Olay, kişi, yer ve zaman ile ilgili uygun ayrıntıları seçer.

· Dilsel ayrıntıları da belirler.

Yazar, belli koşulları yaşamadan ve yaratmadan yapıtını da yaratamaz. Her yapıt doğadan kaynaklanan yoğun bir yapı taşır. Yapıtın ne olduğunu incelediğimizde şu verilere elde edebiliriz:

· Öz ve biçim olmak üzere iki yönden incelenebilir.

· Yapıtlar, öz ve biçim yönlerinden uyumlu olmalıdır.

· Öz ve biçim yönlerinden uyumlu yapıtlar güzel (estetik) olarak onaylanır.

· Yapıtın biçimselliği “malzeme” olarak adlandırılır.

· Edebiyat yapıtının malzemesi dildir.

· Biçimsel olgunluk dille sağlanır.

· Yazar dili, konusuna en uygun olacak biçimde işler.

· Edebiyat yapıtında özgün bir dil kullanılır.

· Özgün bir anlatıma sözcük seçme, sözcükleri bir araya getirme, değişik cümle ve paragraf yapıları belirleme ile ulaşılır.

· Yapıtın özü, içeriğidir. İçerik, konu ve iletiden oluşur.

· Konu, “öykünün dört öğesi”dir: olay, kişi, yer, zaman.

· İleti, yazarın yapıt aracılığı ile asıl anlatmak istediğidir.

Sanatsal eylemin yazarla başladığı yapıtta var olduğu doğrudur. Ancak okurda bittiği de göz ardı edilmemelidir. Hatta okuyucu olmadan bir yapıtın var olduğunu gerçekten söyleyebilir miyiz? Alılmama Estetiği edebiyatın yeni kuramlarından biridir. Okuyucu değerlendirmeye başladığımızda belli ilkelere ulaşabiliriz:

· Yapıt, okunduğu zaman okurun bilincinde var olur.

· Okuyucu yapıtı birikimi ölçüsünde anlar ve ondan zevk alır.

· Okuyucu, yazarın oluşturduğu imge engelini, dolambaçlı anlatımı aştıktan sonra yapıtın özüne ulaşır.

· Okuyucu yapıta ilgisi ölçüsünde yaklaşır. Eğlenme, zaman geçirme ya da bilgilenme, düşünme amacıyla okur.

· Okuyucu, nitelikli yapıtlar etkisiyle değişir; kişiliğini geliştirir.

· Okuyucu bir yapıtı, her okuyuşunda farklı algılar. Zaman, birikim, ortam algı farkını yaratır.

· Okuyucular, birey olarak nitelikli olabilir. Genel okuyucu kitlesinin düzeyi düşüktür.

· Çok okunan ya da satılan yapıtlar, genel okuyucu kitlesinin düzeyi yüzünden, her zaman nitelikli olmaz.

Edebiyat sanatı yazarda başlayan yapıtta somutlanan ve okurda tamamlanan bir etkinliktir. Var edilen yapıtları anlamak ve yeni yapıtlar var edebilmek için temel kavramları tutarlı, etkileşimli biçimde kavramız zorunludur. Bugünün sanat çırağına çok iş düşüyor: tüm kuramları, yapıtları bilmek, anlamak ve günümüz insanının açmazlarını, çözümlerini anlatmayı sürdürmek. Çıraklık kavramı alçak gönüllülük, sabır, araştırma, bin okuyup bir yaratma, kendi bireyselliğinden evrensel insana ulaşma, yeninin, özgünün ardında koşma gibi kavramlarla ilgilidir. Bugünün çırağı geleceğin ustasıdır elbette.

İNSANIN HARCI

Uzun yolu seçmek zorunda değiliz: dur, gözle, fark et, yüzleş ve dönüştür. İnsan durup kendini gözlemleyince yanlış yanlarını görür ve onlar...