4 Eylül 2021 Cumartesi

ANLATMA ANLAMA İÇİNDİR

Tam da ikiliğin ortasındayken karşımızda biri vardır ve o kendimizi fark etmek için oradadır. Ona, daha doğrusu bir başka yanımıza, kendimizi anlamak için anlatırız. Kendimize doğrudan birinci kişi olarak emredemeyiz, ikinci kişi üzerinden sesleniriz: hadi oğlum, başaracaksın! An bu alemde var olduğumuz nokta ve an için bir başkasına muhtacız. Bu eylem tanrısaldır, teklikle ilgili tek hikayedir.

"Evren atomlardan değil hikayelerden oluşur." diyor Amerikalı edebiyatçı Muriel Rukeyser. Evet, ona katılmamak mümkün değil. Atomu parçaladığımızda bir hikayeye ulaşırız. Önce kocaman bir boşluk, bir alan açılır önümüze; sonrası sonsuz hareketler ve eylemlerdir. Gizemli bir yerden gelen bir bilincin giderek katılaşmasını izleriz. Bu hikayede kozmik zaman, mekan kullanılır. Kişiler ve onların yaşadıkları da kozmiktir. Varoluş serüvenimizin ayrıntılarını merak etmek, kendini aramak kozmik bir tattır.

Evrenin, bütün hikayelerin içimizde olduğunu biliyorum. O yüzden yeryüzünde yürürken başımı, dikkatimi görünmeyen göğe çeviririm ve ona senin uyumundan ayrı düştüğüm her an için özür diliyorum, diye eksiklenerek seslenirim. Duygu ve düşüncelerden oluşan adımlarımı kendime doğru attıkça karşıma çıkan her sahnenin bilinçli kişisi olur, ama anlatıcının da kendim olduğunu hiç unutmayarak sonsuz bir hikayenin içinde akarım.

Hikaye yalnız ben değişince değişir, bunun bir imkan olduğunu o zaman anlarım.

İNSANIN HARCI

Uzun yolu seçmek zorunda değiliz: dur, gözle, fark et, yüzleş ve dönüştür. İnsan durup kendini gözlemleyince yanlış yanlarını görür ve onlar...