Biliyorum oradasın, belki şimdi bu dizeleri okuyorsun. Belki
fırtınalı bir denizde belki uçurumlu bir karadasın. Seviyorsun sisi gönlünü
içine atıyorsun dumanın, seviyorsun soğuğu cıvımıyor duyguların. Ne yaparsan
yap kendini mutlu edemiyorsun. Biliyorum şimdi çok uzaklarda henüz kapanmamış
bir yaradasın. Biliyorum kârdan vazgeçtin zarardasın. Dermanın derdinde
olduğunu da söylüyorsun. Pervane gibi ateşe dönüyorsun. Hayır, sen yaşamıyor
yeni bir hayata ölüyorsun.
Eğilip yüreğine almak istiyorum yorgunluğunu. Yakışmıyor
sana sessizlik. Tedirgin bir yelkenliyim, yarıyorum yavaşça gözlerindeki
denizin fırtına öncesi durgunluğunu. Çoktan bağışladım seni, akıttım
pislikleri, bitmiş güvertemdeki temizlik. Eğilip yanağına öpmek istiyorum
gülçukurlarını. Her nazına razıyım, kaşlarını da çatabilirsin. Yakışmıyor sana
dikensizlik. Ürkek bir arıyım, aralıyorum kraliçemin taçyapraklarını. Eğilip
rüyalarına dalmak istiyorum. Yakışmıyor sana bensizlik. Beyaz atlı bir prensim,
çalıyorum çikolatadan kapılarını.
Tek tek taneler, ak taneler düşüyor. Penceremin önü, tam
karşısındaki ağaçlar ak. Bahçe, korkuluklar onlar da… Sokak lambaları yanıyor
ısınmak için, çöp kutusu üşüyor. Mekan ak, zaman ak, saçlarım da… Ama en
önemlisi kanım kıpkırmızı, geçit vermiyor rüzgarlara, savurup atıyor karları…
CG